bayan çantası fiyatları ve tarih bilgisi69

bayan çantası modelleri


bayan çantası fiyatları ve tarih bilgisi69 evet arkadaslar bugün bayan çantası fiyatları  diyorki Hanrianacağı üzere E. Kcdourie (1992: 82, 268), 1789 Fransız Devrimi’nden sonra dünyayı değiştirmenin yoUan olarak doğan iki Batılı akımdan anayasalcılığın genelde Osmanlı, mesihçiliğin ise Ccmileddîn Afgânî’yi izleyen Ortadoğulu aydınları etkilediğini söylüyordu. Biz ise Afgânî bölümünde anayasalctltk ve devrimciliği^ scküler mesihçiliğin sağ ve sol versiyonlan olarak tanımlamıştık. Batı’nın “eski dünya”sı Avrupa’da Katolikliğin kalbi Fransa’da doğrudan mesihçi vizyondan mülhem seküler, kolektif bir mesihçilik olarak Fransız Devrimi gerçekleşmişti (Tafsilat, Talmon 1960). Batı’nın “yeni dünya"sı Amerika’da gerçekleşen ise anayasal bir devrimdi. Dünyanın ilk yazılı anayasası kabul edilen Amerikan Anayasası, yeni dünya düzenini (^novus ordo seclorum) kuracak bir amentü olarak vücut buldu. Bu bakımdan geleneksel inanca göre kurulacağı ahir zamanı beklemeksizin yeni bir dünyayı şimdiden kurmanın Batılı “eski dünya"ya özgü sert yolu olarak devrimcilik ile “yeni dünya”yayumuşak yolu olarak anayasalethğtn ikisinin ar-
kasında da aslında aynı mesihçilik ruhu yatıyordu.
«aücılık viz^-onunun temsilcisi satılabilirdi. Kısa sürede Oirrijj^ anayasal bir rejimin kuruluşu davasının bayraktan, adeta anavı^ bir de\Timin “beklenen Mchdî*si haline gelen Paşa, öme^m ? Paça tarafından “Ebû Meşrûtiyet” (Anayasalcılığın Bahası), zıya Tevfık tarafından “Ebul-Ahrir” (Liberallerin Babası) olu^ nitelendirilmiştir. Midhat Paşa ile aşa^ı yukarı Sultan Abduk^ı^ (1861~1876)’in saltanatı süresince İstanbul’da bulunan (lg^|^ 1871) İran maslahatguzan Malkum Han’ın buluştuğu kanal, Batı da mcsıhçibği sekülerleştiren masonluktu.^® Bu bakımdan Batı d, olduğu gibi Osmardı’da da mesihçi-devrimci anayasalcıların hemen hemen hepsinin mason olması tesadüf değildi. Dahası Midhat Paşa, 1878-80’de yaptığı Suriye Valiliği esnasında da Babailiğin im rucusu Bahâullâh’ın büyük oğlu Abdülbaha ile bir görüşme yaptı (Cole 1992: 11).
Midhat Paşa, 5 Şubat 1877’de görevden abnarak sürgüne gönderildiği Avrupa’da iken 13 Şubat 1878’de Sultan Abdülhamjd tarafından Kânun-ı Esâsî’nin askıya abnması üzerine gerek kendi ismiyle (Midhat Pasha 1878), gerek “An Eastem Statesman" (Şarklı Bir Devlet Adamı) rumuzuyla anonim olarak Avrupa basınında makaleler yazarak Osmanlı’da anayasal rejimin restorasyonu için uluslararası kamuoyunun desteğini kazanmaya çalıştı. 0, Haziran 1878’de Nineteenth Century dergisinde yayınlanan makalesinin sonunda şöyle diyordu: “Kısaca Türkiye’de önemb reformların gerçekleştirilmesi, farklı milliyetlerin kaynaşması ve bu kaynaşmadan hangi din ve milliyetten olursa olsun bu halklann ileriye yönelik gelişimlerinin çıkması isteniyorsa, o (anayasal rejim), tüm illetlerin tek çaresi ve içeride ve dışarıdaki düşmanlara karşı mücadek-de sahip olduğumuz yegâne vasıtadır.”
Çelik 1994: 294. İran’da Nasîruddîn Şâh yönetiminden kaçarak 1861'de İstanbul’a gelen ve daha sonra İran Elçiliğinde maslahatgüzar olan Mim Malkum Han (1833-1908), Avrupa ve İslâm dünyasında karanlık ilişkileriyle tamnan, İranlı-Ermeni karışımı bir diplomat ve profesyonel devrimcidir. Sıkı masonik irtibat içinde olduğu Osmanlı sadrazamı Fuâd Paşa da, Babıâli'de bir makama ilaveten ona Osmanh tebaiyeti, paşalık rütbesi, dolgun bir maaş gibi olağanüstü imtiyazlar sağlamıştır. Dahası Malkum Han, Fuâd Paşanın ölümünden bir gün önce Sultan Abdülaziz’e sunduğu siyasî vasiyetnamenin yazannın kendisi olduğunu daha sonra iddia etmiştir (Algar 1973: 65-77).
Bu ana)ra4al düzen tasvirinde. Batı'da oldu^ gibi tum dertlerin çozulecc^ yeni bir dünyaya özlem olarak tezahür eden mesıhçi halet-i ruhiyeyi görmek mümkündü. Evrensel reçete, kurtulup yolu sunan radikal ideolojilere dayab her derde deva ilaç bir anayasa sayesinde yem bir dünya kurmayı öngören radikal siyaset anlayışı, Ednıund Burke’un eleştirdiği gibi insan tabiatına aykırılığından dolayı hüsrana uğramaya mahkûmdu. Nitekim tecrübeli bir Os-manlı devlet adamı P'uâd Paşa, bu tavn politik romantısizmle eleştirmiştir “(Midhat Paşa için) Bu adam meşrûtî idaucyi her derde deva gomyor; hâlbuki tıptan ziyade siyasetin her derde deva ilaçlara meydan okuduğunu unutuyor” (Davison 1990; 105). Tıp eğitimi almış Fuâd Paşa, meramını anlatmak için en iyi analojiyi seçmişti. Hastalıkların tedavisiyle ulaşan /z/>, her derde deva ilaçları tanımadığı gibi, temel işi problcm-çözme olan siyaset de mesihçi formülleri kaldırmazdı. Nitekim Midhat Paşa’dan yapılan bir rivayet, anayasalcılıgın altında yatan devrimci-mesihçi psikolojiyi ve Fuâd Paşa’nın eleştirisinin haklılığını gösteriyordu."
David Urquhart ve Buder Johnstone gibi empatik İngiliz seçkinlerin de uyardıkları gibi (Çelik 1994: 124—34, 294), Midhat Paşa’nın Batı’daki gibi anayasalcılığın yeni bir dünya kurmanın aracı olarak görüldüğü mesihçi-devrimci bir vizyonla hareket ederek ülkeyi maceraya sürüklemesi, meşrûtî rejimin sonunu getirdi. Gerek onun sadaretten azli ve nefyi üzerine başlayan softaların başını çektiği kamusal tepki üzerine şehre asılan bir ilan, gerekse de OsmanlI’nın gerekli reformları yapması için çırpınan İngiliz büyükelçi Henry Layard (1878—1880)’ın rivayeti. Sultan Abdülhamid’in Midhat Paşa gibi ülkesine yabancılaşmış seçkinlerin şahsî emelleri için anavasal rejimi nasıl istismar etiklerine dair acı tespitler içeriyordu (Waterfîeld 1963: 372—78, 425—26, 436). Bu, bir anayasanın gerçek anlamda bir sınırlı yönetimi kurmaya yetmediğini, sadece monarşinin iktidarını kıstığını ve kısılan iktidarın pekâlâ hırslı bürokratlara geçebileceğini gösteriyordu. Çoğu kişinin nezdinde
” Rivâyete göre Midhat Paşa, Kânun-ı Es&sî’nin ilanından sonra Beyazıt takı konağında topladı^ Namık Kemal, Ziya ve Rüşdi Paşalara sarhoşken “Al-i Osman hayli saltanat sürdü, biraz da Âl-i Midhat sürsün" demişti.bayan çantası fiyatları sundu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder