bayan çantası modelleri ve tarih bilgisi54

 bayan çantası modelleri


bayan çantası modelleri ve tarih bilgisi54 evet arkadaslar sizler icin bugün bayan çantası modelleri diyorki Modern dünyada özünü ^'aşamanın oluşturduğu halkın hiki»> yetine geleneksel bürokratik kültürden olduğu kadar padişahı kil türden de tehdit gelmektedir. Namık Kemal (1327: 189)dcsdi leri gibi halkın hâkimiyetinin, iradesinin tecellisi bakımından yw| manın önemini vurgular. 1 langi rejimde olursa olsun yısama tan aynlamaz. önceden Allah’ın yer\oizündeki halifesi halk muftu tarafından üstlenilen yasama işlevini şimdi bir mcdıs çektir. Onun Fransa modelinden ilhamla tasarladığı yasama nizması, Meclis-i Şûrâ-yı Devlet ile Meclis-i Şürâ-yı Ümmet rak iki organdan oluşur, tlycleri hükümdar tarafından birincisi, kânunları hazırlayarak halk tarafından seçilecek ıkıof
ra$dik için arz edecekti: “Mcelis-i Şîirâ-vı Oevlet’in hazırladığı kânunları Meclıs-i Şûrâ-yı Ümmet tasdik etmelidir ki, kudretli tcfri’, kudret-i tenfizden ayrılsın ve telakkî-i ümmet husule gelsin de icraları meşru olsun.”
Namık Kemal (1327: 165, 211—2; 2005: 321)’e göre, padişahça teşri kudretinin kullanılması aslında ümmetin hukukunun gaspıdır ki zaten bu zamanda bürokratların ebnde aciz düşen padişahın fiilen bir istiklali yoktur. Kaza hükümetin hakkı olmasına, kadılar, resmen etkilerini padişahtan almalarına rağmen, klasik dönemdeki örneklerin de gösterdiği gibi şer’an tam bakımsızdılar; yasa ve mahkemelerin bu kadar kanştığ şu devirde ise yargnın ba^msızlı-^nın önemi daha da artmıştır. Bu itibarla Kemal (1327: 166»—173), önerdiği kuvvetler ayrılırı modelinin, padişahın geleneksel hâkimi-vrtini zedeleyecek itirazlarını geçersiz bulur. “Devlet-i ‘Aliyyc, tâ ıdârc-i haziranın zaman-ı istibdadına kadar mesâil-i muhimmeyi evvelden ümmete arz eder ve harekâtını halkın iradesine tevtik e\4erdi (...) Bizde padişahın hakkı, irade-i ümmet ve usul-i hürn-yet üzerine icrâ-yı hükümet etmektir. Unvanına sâhihü’l-mulk derler, mâliküT-mülk de^l” diyerek hâkimiyetin gerçek sahibinin halk olduktu, padişahın ancak yasayı yürürlük koyarak uygulama yetkisini taşıdığını vurgular. İlginçtir ki Süavi de benzer ama daha açık ifadelerle aynı fikri savunur (Çelik 1994: 551).
Mesihçi Anayasalcılıgın İflası
II. Mahmud devrinde Osmanlı Devleti, başlıca Mısır krizinin etkisiyle radikal bir modernleşme hareketine zorlanmıştı. Bu esnada İngiltere başta olmak üzere dik*" Avrupalı devletler, başka azgelişmiş ülkelere yaptıkları gibi Batı'nın normatif üstünlüğünü pekiştirecek anayasal rejimi dayatmak yerine o zaman benimsedikleri Osmanlı toprak butunlugu*^^ koruma siyasasınca ülkenin bekasım saklayacak aydın despotik bir reform hareketim desteklemekle yetinmişti. Palmerston İngiltere’sinin gerçekçi amacı, bekasım saklamaya yönelik bir reform hareketinde Osmanlı Devleti’ne yardım etmekten ibaretti. Ancak zamanla Ingiliz seçkinlerin tam bir ana-
razsImaMnda başlıca t^eısccr f200ltb)’den yararlanılmıştır.
ö66 Yent T&pium
yasal düzenden çok iç politik endi;^clcrle tam eşitlik yönundç ^ nstiyan tebaanın hakları için bastırması, geleneksel Osmanlı ninin çözülmesine )'ol açtı. Islâhat Fermanının yol açtıj^ meşrûivnct krizine bürokratik despotizmin do/^rdu/bJ siyasa] rührt krizi eşlik etti.
Bu durumda David Urquhart gibi Türk dostu yabancılar, n,^ Sultan Abdulaziz’i ülke yönetimini yabancı elçilerin oyunca^ jj^ ne gelen bürokratlardan kurtararak dizginleri ele almaya, aydın despotizmine çağırdılar (Çelik 1994: 296). Ancak dirâyetin yokluğu, Abdülaziz (1861-1876) gibi padişahların yerine yoz bir despotizme düşmelerine yol açacaktı. Onun sultanlar için önemli olan, İslâhat Fermanı’nın aşındırdığı Mink, man tebaanın haklarından ziyade padişahın hakları idi. Abdulaz,^ anayasalcılığı, bürokratik iradeye teslimiyet olarak gördüğünden tekrar mutlakıyete yöneldi. Sultanî iktidar üzerindeki gdcnckieJ kayıtlar çözüldüğü halde ycnilcrivle ikame edilememişti; mutlak bv iktidann yozlaşması, bunun da bir devrim hissine yol açması rm-kadderdi. Sultanî veya bürokratik, yoz bir despotizme dönüşme ihtimali olduğu için mutlak iktidan sınırlandıracak bir anay^ rejim tesisi kaçınılmaz hale gelmişti.
25 Mayıs 1876 tarihli bir notunda zamanın İngiliz büyûkciçBi Hcnry Elliot (1922: 231), İstanbul’da sokaktaki kapıcılardın Bo-ğaz’daki kayıkçılara kadar herkesin ağzında **Kânun-ı EsâsT kelimesinin bulunduğunu. Sultan Abdülaziz’in anayasanın ilanından kaçınması halinde devrilmesinin mukadder olduğunu kaydeder Yeniçerilerin imhasının ardından bilumum Osmanlı halkının b-naat önderliği misyonunu üstlenen medrese öğrencileri sohalır. dağıttıkları, meşveret ile ilgili Kur’ân âyetlerine atıf yapan Uanlırlı İslâm'ın anayasal bir hükümeti emrettiği ve halen Sultan taralin-dan kullanılan mutlak iktidann ümmetin hukukunun gaspı oklu|bı propagandasını yapıyorlardı. Kalemiyc, seyfiyc, ilmiye ve hılk dâhil, bütün tarafların desteğini kaybetmesi sonucunda Abdukm. Osmanlı saray dcvrimlerinin sonuncusu sayılabilecek bir dırbok tahttan indirildi. Midhat l*aşa’nın liderliğinde Abdülaziz’i dcvifc» darbeci kadro, anayasal bir rejim sözü vermesi üzerine 1876'dıfl Abdulhamid’i tahta çıkardı. Ardından İstanbul basını, anıya»*!**® anlamına ilişkin tartışmalarla doldu. Ahmcd Midhat (12^).bayan çantası modelleri sundu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder