medikal ürünler,den islam bilgisi7

 medikal ürünler


medikal ürünler,den islam bilgisi7 bugün medikal ürünler sizler icin islam yazılarını hazırladı ve sizlere sunacak medikal ürünler elinden gelen gayreti gösteriyor ve bukonuda sizin icin
medikal ürünler diyorki Sakız limanı rıhtımı, şimdiki İstanbul lisesi binâsı, (İstanbul-Selânik) demiryolu yapıldı. Ereğli kömür ocakları çalışdırıldı. [1314] de Tuna nehrinde Demirkapı kanalını, kapalıçarşı la’-mîrini yapdırdı. [1313] Yunan zaferini kazandı. Akl hastahâ-nesi yapdırdı. [1316] da Şişlide Hamîdiyye htlâl hastahânesini yapdırdı. [1318] de Medîne-i münevvereye kadar telgraf hattı yapdırdı. [1320] de Hamîdiyye Hicaz demiryolu Zerkaya kadar işledi. Kâğıthânedeki Hamîdiyye suyu yapıldı. Yeni balıkhâne, Haydarpâşa rıhtımı, ma’den arama mektebi, Şâmde tıbbiyye-i mülkiyye yapıldı. Haydarpâşada askerî lıbbiyye mekteb-i şâhâ-nesi 24 Teşrîn-i evvel 1321 de açıldı. [1322] de dilsiz ve sağırlar mektebi açıldı. [ 1322] de Bingâzîye telgraf hattı yapıldı. [1323] de (Istanbul-Köstence) kablosu dö^ndi. Haydarpâşa istasyonu binâsı yapıldı. Beşiktaş tepesindeki Yıldız serayım ve önündeki câmi’i yapdırdı. Velhâsıl Avrupada yapılan yeniliklerin hepsini en modern şeklde yurdumuzda yapdırdı. Ne yazık ki, [1327] de tahtdan indirilince, bütün bu ilerlemeler durdu ve memleket kana boyandı. Abdülhamîd hân, (tstanbul-Eskişehir-Ankara) ve (Eskişehir-Adana-Bağdâd) ve (Adana-Şâm-Medîne) demiryollarını yapdırdığı zeman, başka memleketlerde bu kadar demiryolu yokdu. Din bilgileri, fen ve edebiyyât üzerinde çok kitâb basdırdı. Köylere kadar kurslar açdırdı. Parasız kitâblar gönderdi. Harb gücünü gayb etmiş olan eski gemileri Halice çekip, Avrupada yeni yapılan üstün evsâflı kruvazörler, zırhlılar ile donanmayı kuvvetlendirdi. Askeri, subayı öyle şerefli olmuşdu ki, bir kahve önünden bir binbaşı geçerken, kahvede oturanlar ayağa kalkarak saygı gösterirlerdi. Öyle bereket vardı ki, bir binbaşının evinde pişen yemekden, bir mahalle fakirlerinin karnı doyardı. Bütün millet, sivil, asker, herkes birbirini çok severdi. Yalnız [1313] yılında. Yunan isyânı oldu. Edhem pâşa kumandasında gönderdiği askeri, kendisi serâydan idâre ediyordu. Askeri yirmi-dört sâ’atde Termopil geçidini aşıp, Atinaya girdi. Bütün Avrupa kumandanları buna şaşırdı. Çünki, Alman kurmay-lan, OsmanlI ordusu, Termopili altı ayda geçemez diye rapor vermişdi.

(Mâbeyn baş kâtibi) Es’ad beğin (Hâtırât-ı Abdülhamîd-i hân-ı sânı) kitâbını okumalarını tevsıye ederiz. Ermeni komıtealerin hâzırladıklan ve 21 Temmuz 1323 [M. 1905] günü cum a nemâzını kılıp. Yıldız câmi’inden çıkarken patlatılan bir arabadaki sâ’atli bombadan kurtulunca, binlerce seyirci ve ecnebi diplomatlara karşı, düşünmeden, hemen söylediği şu kelimeler, kalbinin temizliğini, milletin olgun, şefkatli bir babası olduğunu göstermeğe yetişir sanırız: (Kendimce en büyük emel, ehâlînin râhat ve mes’ûd olmasıdır. Bu uğurda, gece-gündüz nasıl çalışıldığı ve gayret gösterildiği ma’lûmdur! Gayret ve hüsn-ü niyyetimin min tarafıllah mükâfatı, şu hâdiseden, hıfz-ı Hudâ ile, emin olmaklığımdır. Onun için, cenâb-ı Hakka şükr ve hamd ederim. Müte’essir olduğum birşey varsa, asker evlâdlarımdan ve ehâlîden ba’zılannın telef ve mecrûh olmalarıdır. Buna, ilelebed teessüf ederim. Tebe’amın, hakkımda göstermiş oldukları hissiyâta an-samîmilkalb memnûni-yetimi beyân eyler, âfât-i semâviyye ve erdiyyeden masûniyyetleri için düâ ederim).

Merkezi Selânikde bulunan üçüncü ordunun genç subayları, ittihâdcılar tarafından aldatıldı. 7 Temmuzda Şemsî pâşa, teğmen Atıf tarafından vuruldu. Kardeş kanı dökülmemesi için sultân Hamîd hân, 27 Cemâzil-âhır 1326 ve 23 Temmuz 1908 de ikinci meşrûtıyyeti açdı. Silah baskısı altında seçim yapıldı. 17 Birinci kânûn [Aralık] da meclis açıldı. Bununla, devletin idâresi, ehliyyetsiz, tecribesiz ellere geçi. Otuz yıl durmuş olan fâci’alar tekrâr başladı. 5 Ekim 1908’de, Bulgaristan prensliği, krallığını i’lân ederek, Osmânlılardan ayrıldı. Yine o târihde, Avusturya, Bosna Herseki ilhâk etdi. Yunanistan da baş kaldırıp, beş sene sonra Giridi ilhâk eyledi. 14 Nisan 1909 da, Adanada ermeni ihtilâli oldu. Müslimânlarm mallanna, cânla-nna, u'zlarına saldırdılar. 1850 Türkü öldürdüler. İttihâdcılar buna seyirci kaldılar. Halk, onyedibin ermeniyi öldürüp isyân basdırıldı. İttihâdcılar, AvrupalIlara şirin görünmek için, yüzlerce müslimânı kesdiler, asdılar. Bu zulmleri, o zeman Adana vâlîsi olan meşhûr Cemal pâşa yapdı. Dâhiliyye nâzın Tal’at pâşanm takdirine mazhar oldu. Bu hâdiseler dolayısıyle itti-
Sultan Abdülhamîd hân, a’yân üyelerinin ^enatorlerın] vazıl^elerine de son vermedi. Yaşıyanları, 1908 mille meclisine dahil oldular. Sultân Abdülhamîd hân, devleti, milleti, otuzbır sene, Allahü teâlânın emrlerine göre, adâletle idare etdı. Millet, sulh, bolluk, ucuzluk, râhat ve huzûr içinde yaşadı.

[1296] da bir müze yapdırdı. [1297] de hukuk mektebi ve dıvan-t muhasebâtı [sayıştay] kurdu ve Beyoğlu kadın hastahâ-nesını yapdırdı. [1299] da güzel san’atlar akademisi, [1300] de yüksek ticaret mektebi, [1301] de yüksek mühendis mektebi ve yatılı kız lisesi açıldı. [1303] de Terkos suyunu Istanbula getırtdı ve mülkiye lisesini açdı. [1305] de Alman imperatörü sianbula gelip sultân Ahmed meydânında Alman çeşmesi yapıldı. [1307] de Bursada ipekçilik mektebini yapdırdı. [1308] de Halkalı zirâ’at ve baytar mektebi ve Kâğıthânede bir poligon kurdurdu. [1309] da Bursa demiryolunu ve Aşiret mektebini yapdırdı. [1310] da Üsküdar lisesi ve Rüşdiyye mektebleri ve yem postahâne binâsı ve Osmânlı bankası ile Reji binâlarını ve (Yafa-Kudüs) demiryolu ile Ankara demiryolu yapıldı. Yine [1310] da Hamidiyye kâğıd fabrikası, Kadıköy havagazı fabrikası ve Berut limanı rıhtımını yapdırdı. [1311] de Osmânlı sigorta şirketi ve Küçüksu barajı ve (Manastır-Selânik) demiryolu yapıldı. [1312] de (Şam-Horan) demiryolu ve (Eskişehir-Küıahya) demiryolu yapıldı. Yine [ 1312] de Hamîdiyye yüksek ticâret mektebi ve (Galata-Tophâne) rıhtımı, Dolmabahçesâ-at kulesi yapıldı.

31 Mart vak’ası adı ile meşhûr olan 13 Nisan 1327 [m. 19091 hareketi ile sultân Abdülhamîdin hiçbir ^^âjcası olmadığı, kat’î olarak anlaşılmışdır. İttihâdcıların, pâdıpha sadık birinci orduya güvenmiyerek, Selânikdeki üçüncü ordudan getirdikleri avcı taburlarının çıkardığı tesbıt edılnııştır. Ya m ittihâdcıların bir tertibi olmuşdur. İttihâdcılar, böylece Sela-nikden Bulgar, Sırb, Yunan, Arnayud yağmacılarının meydana getirdikleri hareket ordusunu Istanbulagönderdi, lal at beğin baskısı ile Sultân, 27 Nisan 1327 [m. 1909] da tahtdan indirildi. Son meşrûtıyyet zemanında hükümdârlığı..

beş gündür. Selânikden gelen, toplama ve frenk silahlarını taşıyan hareket ordusuna karşı koymak istıyen kumandanlara, çarpışılmamasını, müslimân kanı dökülmemesinı sıkı emr verdi. İsteseydi yalnız Taksim ve Taş kışladaki ta’lımlı asky ve sâdık subaylar, gelen çapulcu alaylarını darmadağınık edebilirdi. Fekat, kardeş kanının dökülmesini istemedi. Istanbula giren hareket ordusu kumandanları, doğru Yıldız serayına geldiler. Hazîneyi, asrlardan beri toplanmış olan kıymetli yadigârları ve dünyânın en zengin kütübhânelerinden olan seray kitâblığının bir kısmını yağma etdiler. Pâdişâhın altın arabası bile parçalanıp paylaşıldı. Bu barbarca saldıranlar, birer kahraman kurtancı i’lân edildi. O yıl, ittihâdcılar. Sultandan ıkı yaş kuçuk olan kardeşi Muhammed Reşâdı yerine geçirdiler. Sultan Reşad, ihtiyâr, sessizdi. Ortalığı kana boyıyanların, günülden musluman olmadıklarını görüyordu. Bu canavarlar karşısında aciz, zevallı bir kukla hâlinde idi. İttihâdcılar, sultân Hamıdı lekelıyecek bir suç bulamadılar. Milletin onu çok sevdiğim, saydığını görerek, öldürmeğe de cesâret edemediler. Hemen o gece, kurmay Fethi Okyar’ın emrinde olarak, trenle Selâniğe götürdü er ra a Alâtini köşkünde habs edildi. Ömrünü okumakla ve ibadet ile geçirdi. Hükümeti ele geçiren ittihâdcıların çoğu, hatta dm ış en başkanı olan şeyh-ul İslâm efendileri dahî mason ıdı. Sultan Hamîd hânın kansız ve huzûr içinde geçen idarenden sonra memleket, siyasî i’dâmlar, sû’i kasdler ülkesi oldu. Çok kimseleri i’dâm etdiler. Birbirlerini, hattâ kendi başkumandanları olan Mahmûd Şevket pâşayı da dört aylık sadr-ı a zam iken 11 Haziran 1331 [1913] de kendileri öldürdü.

dahâ otuzbir yıl önce ve pek kıyasıya yapdıracaklardı. Fekat, çok akili, zekî, ileriyi görüşü keskin ve tâm müslimân olan, ikinci Abdülhamîd hân, bunu anlamış, bu felâketleri önlemiş, İslâm âlemine se’âdet, huzûr sağlamışdı. Bunun için, bu yüce hâkana, kızıl sultân, korkak,zâlim gibi ismler takdılar. Böylece gençleri aldatmağa, onun sevgisini, büyüklüğünü gönüllerden çıkarmağa uğraşdılar,

(Türkiye târihi)nde diyor ki, (İkinci meşrûtıyyetden sonra gelen yeni rejim, ikinci Abdülhamîdi mahkûm etmiş, hattâ bugüne kadar, bu hükümdârın lehinde, hattâ tarafsız yazmak ve konuşmak, tehlükeli sayılmışdır. Bunun bir sebebi, ikinci Abdülhamîdin, asla mürteci’, gerici olmamak şartı ile, muhafazakâr olması ve imperatörlüğü otuz yıl şahsen adâlet ile idâre etmesidir. İkinci Abdülhamîdi düşürenler birbirinden inkılâbcı oldukları için, tabî’atiyle bu hükümdârın muhâfazakârlığını beğenmemek durumunda kalmışlardır. Ancak târîh, siyâset değildir. Günün modasına göre söyliyen, yazan kim.se, târîhci değildir. Çünki, siyâsî rejimler ve fikr modaları dâima değişir. Yakın mâzîyi halka fenâ tanıtmak gibi hissî görüş, İlmî tedkîk yapılmasına mâni’ olmakdadır. Ba’zı sathî görüşlü kimseler, günlük oluşları küçültür, gölgede bırakır diye, eski kahramân-ları küçültürler. Târîhî realiteden korkmak ma’nâsızdır. Türki-yede, yine de, ikinci Abdülhamîd aleyhindeki yalanları naki etmek modası yürürlükdedir.

13 Şubat 1295 [m. 1878]gününekadar, ikinci Abdülhamîdin saltanatının ilk bir yıl, beş ay ve onüç günü, bu hükümdârın şahsî idâresi ile ilgisizdir. Şahsî idâresi, 13 Şubatda başlar. 7 Zilhicce 1293 ve 23 Kânûn-i evvel [Aralık ayı] 1876günü birinci meşrûtıyyet i’lân edildi. İlk millet meclisi 19 Mart 1877 de açıldı. Anayasayı hâzırlıyanlardan Midhat pâşa, bir hukukçu değildi. İkinci Abdülhamîd hân hâtırâtında diyor ki:

Midhat pâşa, öteden beri meşrûtıyyet tarafdârı idi. Lâkin ismini ve ba’zı kitâblarda medhini işitmekle hâsıl olmuş bir tarafdardı. Hiçbir devletin Kanûn-i esâsîsini tedkîk etmiş ve bu bâbda esâslı fıkr edinmiş değildi. Rehberi, nâfı’a vekâletinin müsteşârı, Odyan efendi idi. Odyan efendi ise, o zeman bile bizde mümtâz hukûkculardan değildi. Hele memleketi hiç bilmezdi. Zan ederim bu vukûfsuzluk, Midhat pâşa ile Tâif kafasına kadar berâber gitdi.


Midhat pâşanın başkanlığında, Ziyâ beğ [pâşa] ile Nâmık Kemâlin de katıldığı bir hey’etin hâzırladığı Anayasanın 113.CÜ maddesi, hükümdâra bir şahsı sürmek hakkını ver-mişdi. Bu maddeyi Midhat pâşa, mahsûs koydurdu. Çünki, ölünciye kadar iktidârda kalmağı umuyordu. Bu madde ile, muhâliflerini sürmek istemişdir. Nitekim birkaç devlet adamını sürdü. İkinci Abdülhamîd hân, muhâkemesizsürülmenin tanzimâta aykırı olduğuna dikkati çekdi ise de, Midhat pâşayı iknâ’ edememişdi. Midhat pâşa. Anayasaya, herkesin kendi dili ile konuşabileceğini koydurmak istemiş, fekat Sultân, bu maddeyi kaldırmışdır. Midhat pâşa. Sultânın bütün selâhiyyetini yok etmek için. Anayasayı büyük devletlerin kefâletleri altına koymak istemişdir. Türk devletinin istiklâlini yok edecek bu feci’ madde de kabûl edilmemişdir. Rusya ile harb etmek için, Bâb-ı âlide nutklar çekdi. Medrese talebesini ayaklandırarak, harb lehine nümâyiş yapdırdı. Bunlar, Sultânın penceresi altında bile harb diye bağırdılar. Harb olursa, İngilterenin yardım edeceğine inanıyordu. İçki sofralarında, Cumhûriyyet i’lân edip, üçüncü Napolyon gibi, Cumhûrbaşkanı, sonra imperatör olacağını söyledi ve (niçin Âl-i Osman olur da, Âl-i Midhat olmaz) dedi. İşi dahâ ileri götürerek, husûsi asker yazmağa kalkışdı. Bu yeni asker. Millet askeri nâmı ile yeni bir ordu teşkil edecek ve Midhat pâşanın emrinde olacakdı. Hıristiyân ve Müslimânlar-dan gönüllü yazılanlar, başkumandanları Midhat pâşa lehine yürüyüşler yapıyorlar. İstanbulda huzûru bozuyorlardı. Yeniçeri ocağı hortluyordu. Midhâd pâşa, milliyetçiliğe uymıyan hareketlerde de bulundu. Bosnada, Türk bayrağındaki ayyıldız yanına bir haç eklenmesini emr etdi. Devlet bayrağının, bir eyâletde olsa bile, sadr-ı a’zam emri ile değiştirilmesi de, onun demokrasi anlayışına parlak bir örnekdir. Bu haçlı Türk bayrağını taşıyan bir tabura istanbulda geçid resmi bile yapdırdı. Bütün bu sapıklıkları, ikinci Abdülhamîd hânın sabrını taşırarak, 5 Şubat 1877’de, onu sadr-ı a’zamlıkdan azl etdi. Kendi arzû-su üzerine İzzeddîn vapuruna bildirilerek İtalyaya gönderildi. Eline de beşyüz altın verildi. Bir sene, sekiz ay çeşidli şehrleri gezdi. İngilizlerle,halîfeye karşı anlaşmalar yapması üzerine, yurda çağrıldı. İki ay Giritde, Hanyada oturduktan sonra 1295[m.l878] son ayında Sûriye vâlîsi, 4 Ağustos 1297 [m. 1880] de Aydın vâlîsi yapıldı. Burada iken, 16 Mayıs 1298 [m. 1881] de. Yıldızda muhâkeme edilmek için tevkif emri verildi.
her yerde nemâz kılardı. Çok müttekî, cömerd ve halım idi. Hilâfet işlerine hiç karışmadı. Hicrî 73 senesinde, Haccac bin Yûsüf, Mekkede, Abdüllah bin Zübeyri şehîd etdikten üç ay sonra, ayağına zehrli kılıç ile vurdurarak şehîd eldi. 39, 67, 74, 121, 128.

18— ABDÜLLAH BİN SA’D: Hazret-i Osmânın süt kardeşi idi. Vahy kâtibi iken mürted oldu. Mekkenin lethinde katli emr olundu ise de, tekrâr imâna gelip afv edildi. Mısr fethinde bulundu. 25 de Mısr vâlîsi olup Tunusu feth ctdi. Halîfenin şehâdetinde Medîneye yardıma gelirken, Mısrda yerinin yağma edildiğini anlıyarak, Remleye yerleşdi. 36 da vefât etdi. 124.

19_ aBÜÜI.LAH BİN SEBE’: Şî’îliği kuran, Müsli-mânlar arasına ilk fitneyi sokan bir yehûdî dönmesidir. Hazret-i Osmân zemanında Yemenden gelip, müslimân olduğunu söyledi. Halîfenin yanına sokulmak istedi. Fitne, fesâd çıkaracağı anlaşılarak, Medîne-i münevvereden dışarı atıldı. Mısra giderek, câhiller arasında, halîfeyi kötülemeğe, Eshâb-ı kirâmm büyükleri için atıp tutmağa, kardeşi kardeşe düşürmeğe başladı. Küfeye de giderek hazret-i Alîye yaltaklandı. Hattâ, sen tanrısın dedi. Alî «radıyallahü anh» da, bunu Medayn şehrine sürdü. Hazret-i Alî şehîd olunca (O ölmedi. Bulutlarda yerleşdi. Şimşek, yıldırım onun emri ile olmakda-dır) dedi. Dahâ nice, düzme sözleri ile, câhilleri aldatıp, Ehl-i sünneti parçalamağa, içeriden yıkmağa koyuldu. Fekat, Ehl-i sünnet âlimleri, âyet-i kerîmeye ve hadîs-i şeriflere sarılarak ve akla, ilme dayanarak şî’îlerin bozuk kitâblarına, çürük sözlerine, çok sağlam cevâblar verdi. Onları her yerde rezîl ve perîşân eyledi. Onlar ancak, kitâb okumıyan, va’z, nasîhât dinlemeğe gitmiyen câhilleri aldatabildi. 4, 35, 124, 141.

20— ABDÜLLAH BİN UREYKIT: Benî Veyl kabîlesin-den bir kâfir idi. Emîn idi. Sır saklayıcı idi. 101.

21— ABDÜLLAH BİN YE_SR: Şamda en son vefât eden sahâbîdir. Seksensekiz senesinde vefât etdi. 16.
 Cesûr, kuvvetli, kahraman idi. Geceleri ibâdet eder, gündüzleri oruç tutardı. Tunus harbinde, yüzyirmibin düşman askeri ile yirmi bin İslâm mücâhidi savaşırken, düşman kumandanı Cercîri öldürerek zafere sebeb oldu. Cemel vak’asında. Alîye «radıyallahü anh» karşı idi. Yezîde bî’at etmedi. Dokuz sene Mekkede halîfe oldu. Yemen, Irak ve Horasan elinde idi. Abdülmelikin kumandanı Haccâc bin Yûsüf, 72 yılında Mekkeyi muhâsara ve mancınık ile şehri tahrîb etdi. Abdüllah, 73’de alnına gelen mancınık taşı ile yaralandı ve şehîd edildi. Vâlidesi, Haccâcın karşısına çıkıp acı ve doğru sözler söyledi. Harâb olan Kâ’beyi ve ayrıca türbe-i nebevîyi ta’mîr etdi. Şehîd edildikten sonra, Abdülmelik bin Mervân, Kâ’benin bir dıvârını yıkdırıp, Hacer-i esvedi eski yerine koydurdu. Bugünkü Kâ’benin üç divân Abdüllah, bir divân Abdülmelik yapısıdır. 6, 7, 109.

23— ABDÜLLAH-I CENGİZ! HÂN; Mâverâünnehr-deki Özbek hânlarındandır. İskender hânın oğludur. 939 da tevellüd, 1005 [m. 1595] de vefât etdi. 990 da Hükmdar oldu. 993’de Hiratı aldı. 157.

24— ABDÜLLAH-I ENSÂRÎ: Babası Ebû Mensur Muhammed bin Alîdir. 396 da Hiratda tevellüd, 481 [m. 1088] de orada vefât etdi. Şeyhül-islâm idi. Hanbelî idi. Evliyânın büyüklerinden idi. Hadîs âlimi idi. (Menâzilüssâ’irîn) ve tefsir kitâbları meşhûrdur. Tesavvufda (Te’arrüf) kitâbını şerh etmiş-dir. (Münâcât) ı Istanbulda basılmışdır. 85, 152.

25— ABDÜLMECÎD HÂN: Osmânlı pâdişâhlarının otuzbirincisi ve İslâm halîfelerinin doksanaltıncısıdır. Sultân ikinci Mahmûdun oğludur. Sekiz oğlundan dördü pâdişâh oldu. 1237 [m. 1823] de tevellüd etdi. 1255 de pâdişâh oldu. 24 Haziran 1277 [m. 1861] de vefât etdi. Sultân Selîm câmi’i bağçesindedir. Abdülmecîd hânın büyük bir hatâsı, memlekete ve bütün islâmiyyete çok ağır zararı dokunan afv edilmez bir kabâhati olmuşdur. Öyle bir hatâ ki, Osmânlı târihinde korkunç bir dönüm noktası yapmış, bu koca İslâm devletinde bir (yok olma devri) nin başlamasına sebeb olmuşdur. Masonların, İslâm düşmanlarının örtbas etmek istedikleri, gençlerden saklamağa çalışdıkları bu hâta, sâf, temiz kalbli hâkânın, azılı ve sinsî İslâm düşmanı olan İngilizlerin tatlı dillerine aldanarak.


14— ABDÜLLAH BİN EBÎ EVFÂ; Eshâb-ı kirâmdan Küfe şehrinde en son vefât edendir. 86 yılında vefât etdi. 16.

15— ABDÜLLAH BİN MES’ÛD: îlk müslimân olanların akıncısıdır. Resûlullahın yanından, hizmetinden ayrılmazdı. Kur’ân-ı kerîmi çok iyi öğrendi. Pekçok hadıs-ı şerit ezberledi. Mekke kâfirleri arasında açıkça okurdu. Çokezıyyet çekerdi. İki kerre Habcşistana ve Medîne-i münevvereye hicret etdi. Bütün gazâlarda ve Yermük muhârebesindc bulundu. Cennetle müjdelendi. Halîfe Ömerülfârûk, kendisini Küfeye müftî olarak gönderdi. Otuziki yılında, altmış yaşından sonra vefât etdi. Bakı’de medfûndur. 108.

16 — ABDÜLLAH BİN MÜBAREK: Tâbi’înin büyüklerinden olup hadîs ve fıkh âlimi idi. 118 de Horasanda doğup, 181 [m. 797] de vefât etdi. Kitâbları ve kerâmetleri çokdur. Bir yıl hac, bir yıl cihâd ve bir yıl ticâret ederdi. Kazancının hepsini fakirlere verirdi. Şamda birisinden istediği kalemi vermeden Merv’e gelmişdi. Kalemi vermek için Mervden Şama geldi. Sehl bin Abdüllah Tüstürî, Abdüllah bin Mubârekin derslerine devâm ederdi. Birgün, (Artık senin dersine gelmiyeceğım. Çünki, bugün gelirken senin kızların dama çıkmış beni çağırıyorlardı. Benim Sehlim, benim Sehlim diyorlardı. Bunların terbiyesini vermiyor musun?) dedi. Abdüllah Mubârek, o gece, talebesini toplayıp, (Sehlin cenâze nemâzma gidelim) dedi. Gidip, vefât etmiş buldular. (Vefâtını nerden anladın?) dediklerinde, (Benim hiç câriyem yok. O gördükleri. Cennet hurileri idi. Onu Cennete çağırıyorlardı) dedi. Buyururdu ki, (Edeb nedir? Âlimler çeşidli ta’rif etmiş. Bence edeb, kişinin nefsim tanımasıdır.) (Birinin bir lira hakkını ödemek, bin lira sadaka vermekden dahâ iyidir.) (Çalışıp kazanmak tevekkülü maz) derdi. (Tevâzû, zenginlere karşı kibrli olmak, takîrlere karşı alçak gönüllü olmakdır) derdi. (Eğer gıybet etseydim, anamı, babamı gıybet ederdim. Çünki sevâblarımın onlara verilmesi dahâ iyi olur) derdi. 6, 28.

17 — abdüllah BİN ÖMER: Hicretden on dört sene önce tevellüd ve 73’de Mekkede vefât etdi. Babası ile birlikte îmân etdi. Küçük olduğundan Bedr ve Uhud gazâlarına götürülmedi. Diğer gazâlarda ve Mûte gazâsında ve Yermükde Mısr ve Afrika fethlerinde bulundu. medikal ürünler sizin icin sundu.





medikal ürünler,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder