seo calısması,ndan islam bilgisi8

 seo calısması


seo calısması,ndan islam bilgisi8 bugün seo calısması sizin icin elinden gelen gayreti gösteriyor
seo calısması sizin icin cok calısıyor seo calısması diyorki Bu mektûb, mevlânâ Yâr Muhammed Kadîm-i Bedahşîyeyazılmış-dır. Mevlânâmn bir sözünü açıklamakda ve insanları kemâle getirme ve irşâd etmek için lâzım olan şartları bildirmekdedir.Kıymetli kardeşim mevlânâ Yâr Muhammed Kadîmin güzel mektubu geldi. Bizleri sevindirdi. Hak teâlâ, sizi yüksek derecelerin en üstüne ve herkesi yükseltmeğe ve irşâd etmeğe kavuşdursun^Seçmiş olduğu Peygamberi ve onun yüksek Alı hürmetine duamızı kabul buyursun «aleyhi ve aleyhimüssalâtü vesselâm»!

Süâl: Mevlânâ «aleyhirrahme» hazretleri, (kucağımda olan nâzlı Hak teâlâ idi) demişdir. Böyle söylemek câiz midir?

Cevâb: Bu yolun yolcuları böyle şeyler çok söylemişdır. Bir salık, (Tecellî-i Sûrî) ye kavuşunca, tecellî eden sureti, görünüşü, Hak teala sanıyor.
(Cesedi terbiye eden rûhdur. Kalıbı terbiye eden kalbdir) sözünün açıklanmasını istiyorsunuz. Yavrum! Bu sözlerin ikisi de, birşey-dır. insandaki Alem-i halkdan olan maddelerin, Âlem-i emrden olan latifeler tarafından terbiye edildiği bildirilmekdedir. Cesed kelimesinin, rûh ile bırlıkde kullanılması âdet olduğu için ve kalıp ile kalb kelimeleri de, birbirine benzediği için, edebiyyat bilgisine uyarak böyle yazılmışdır.

Nasihat istiyorsunuz. Yavrum! Bu bozukluğum ve dünyâya dalmış hâlim ve bilgisizliğim ve başarısızlığım ile, size nasihat vermeğe kalkışmakdan hayâ ederim, utanırım. Fekat, emr-i ma’rûfdan kaçın-makdan da korkanm ki, hasislik ve alçaklık yapmış olmıyayım. Bunun için, birkaç kelime yazmağa kendimi zorluyorum. Yavrum! Dünyâda kalmak zemanı pek azdır. Bu kısa zemanın çoğu da boş yere geçmiş bulunuyor. Pek azı kalmışdır. Âhıret zemanı ise, sonsuzdur. Orada başa^ gelecek şeyler, bu birkaç günlük işlere bağlıdır. Bundan sonra, yâ sonsuz ni’metler, zevkler veyâ bitmez tükenmez azablar, acılar vardır. Muhbir-i sâdık, ya’ni hep doğru söyleyici, bunlan haber vermişdir. Elbette olacaklardır. Aklı olan kimsenin durmadan çalışması lâzımdır. Yavrum! Ömrün en kıymetli zeman-ları, boş yere geçdi. Allahü teâlânın düşmanı olan nefsin isteklerini yajjmakla tükendi. Şimdi, ömrün en kıymetsiz, başarısız zemanı aldı. Artık, bununla da, Allahü teâlânın beğendiği işleri yapmaz, uvvetlı zemanda elden kaçırılanı, kuvvetsiz, kıymetsiz zemanda yakalayamaz isek ve az bir emekle ve kısa bir sıkıntı ile, sonsuz râhat ve nı’metlere kavuşmaz isek ve sayısız çirkin işlerimizi, az bir iyi işle örtmez isek, yarın kıyâmet gününde, Allahü teâlânın huzuruna ne yüzle çıkabiliriz? Oraya ne özr ve behâne götürebiliriz? Bu gaflet uykusu ne vakte kadar sürecek? Gaflet pamuğu kulaklarda ne kadar kalacak? Bırgün, gözlerden perdeyi kaldıracaklar. Kulaklardan gaflet pamuğunu çıkaracaklar. Fekat, fâidesi olmıyacak. O zcrnan piş-mânhkdan, utanmakdan başka yapılacak şey olmıyacak. Ölüm gelmeden önce, yapacak işi bilmeli. Yüzü ak olarak, Allahü tcâlâyı ozhyerek cân vermelidir. Önce, i’tikâdı düzeltmek lâzımdır. Dinden olduğu tevâtür yolu ile, ya’nî çok kimselerin söylemesi ile zarûrî olarak bilmen şeylere inanmak elbette lâzımdır. Bundan sonra, fıkh kıtâblarında yazılı olan şeyleri öğrenmek ve yapmak zarurîdir. Bundan sonra da, tesavvuf yolunda ilerlemek gelir. Fekat bu, kimsenin bilmediği şeyleri öğrenmek, kim.senin görmediği gizli şeyleri görmek için de değildir. Nûrları, renkleri görmek için değildir. Bunlar oyun keyf verici şeylerdir. Herkesin gördüğü şeyler ve renkler yetişmiyor mu kı, bunları bırakıp da, riyâzetler, sıkıntılar çekerek, bilinmiyen

leri (Bu görünenler, hep hayâldir. Bu hayâllerle, tarîkatin çocuklarını yetişdirirler) buyurmuşdur. Biz de böyle söyleriz.

Tarîkati öğretmek için, size izn verilmişdi. Bunun üzerine, fâi-deli birkaç şey yazıyorum. Cân kulağı ile dinleyin! Davranışlarınızı buna göre ayarlayın; Tarikat öğrenmek için bir tâlib yanınıza gelince, çok düşününüz! Bu yoldan size istidrâc yapılabileceğini, yıkılabileceğinizi göz önüne getiriniz! Hele talebe gelince, içinizde bir sevinç, bir râhathk duyarsanız Allahü teâlâya yalvarınız! Ona sığınınız! Çok istihâre yaparak, ona tarîkati öğretmek uygun olacağını ye »stıdrac ve yıkılmak olmadığını iyice anladıkdan sonra öğretiniz. Çünkı, Allahü teâlânın kullarına iş vermek ve onlarla uğraşarak kendi yaktım çıkarmak. Ondan iznsiz câiz değildir. İbrâhîm sûresinin birinci [1] âyetinde, (Rablerinin izni ile, insanları karanlıklardan çıkarıp nura kavuşdurmakhğın için) buyuruldu. Büyüklerden biri ölmüşdü. Şöy e bir ses işitdi. (Sen benim dînimde kullarıma karşı zırh giymişdın öyle mi?). [Ya’nî benim dînim üzerinde, kullarıma, hiç çekinmeden söylüyor, emr ediyordun denildi]. (Evet) cevâbını verdi. (Kullarımı niçin bana bırakmadın? Gönlünü niçin bana vermedin?) buyuruldu. Size ve başkalarına verilen izn, şartlara bağlıdır. Allahü teâlânın razı olduğunu anlamadan, iş yapmamak birinci şartdır. Şartsız, bağlantısız izn verme zemanı dahâ gelmemişdir. O zeman gelinceye şartları yerine getirmeği iyi gözetiniz! Haberleşmemiz lâzımdır. Mire de böylece yazmışdım. Ondan da bilgi alınız! O zemanın gelmesi için ve şartların sıkıntısından kurtulmanız için çalışınız! Vesselâm.

Bu mektûb, mevlânâ Muhammed Sıddîk-ı Bedahşîye yazılmışdır.

suâllerine cevâbdır: ...

Arka arkaya iki kıymetli mektûbunuz geldi. Bızlerı çok sevindirdi Allahü teâlâ, sonsuz ilerlemeler ihsân eylesin. Peygam er erin etodisi " aîeyhi ve aleyhim ve alâ âlihissalevâtü veuealîma.u e.em-mühâ ve ekmelühâ» hürmetine bu duamı kabul buyursun.

Süâl- Tesarrufu kuvvetli olan bir rehber,yaradılışı elverişli olan

b.r milî^kkendi tesarrufu ile, onun yarad.hş.nda bulunan mertebe-nin dahâ üstüne çıkabilir mi?

Cevâb: Evet çıkarabilir. Fekat, onun yaradılışına uygun lere çıkarabilir. Ona uygun olmıyan mertebelere çıkaramaz. Mesela, yaradılışı, Mûsâ aleyhisselâmın vilâyetinde olan bir müridin yaradı.

elimde olmıyarak bu vazife nasîb olmakdadır. Mükâfat olabilecek başka bir ihsân da, va’z ve nasîhatdir. Eğer kabul buyurulursa, bizim için ne büyük ni’met olur.

Ey, asil ve şerefli efendim! Va’zlann özü ve nasîhatlarm kıymetlisi, Allah adamları ile buluşmak, onlarla birlikde bulunmakdır. Allah adamı olmak ve islâmiyyete yapışmak da, müslimânların çeşidli fırkaları arasında, kurtuluş fırkası olduğu müjdelenmiş olan, Ehl-i sünnet vel-cemâ’atin doğru yoluna sarılmağa bağlıdır. Bu büyüklerin yolunda gitmedikçe, kurtuluş olamaz. Bunların anladıklarına tâbi’ olmadıkça, se’âdete kavuşulamaz. Akl sâhibleri, ilm adamları ve Evliyânın keşfleri, bu sözümüzün doğru olduğunu bildir-mekdedirlcr. Yanlışlık olamaz. Bu büyüklerin doğru yolundan hardal dânesi kadar, pekaz ayrılmış olan bir kimse ile arkadaşlık etmeği, öldürücü zehr bilmelidir. Onunla konuşmağı, yılan sokması gibi korkunç görmelidir. Allahdan korkmayan ilm adamları, hangi fırkadan olursa olsun din hırsızlarıdır. Bunlarla konuşmakdan, arkadaşlık etmekden de sakınmalıdır. Dinde hâsıl olan bütün fitneler, bu azılı din düşmanlığı, hep böyle kimselerin bırakdıkları kötülükdür. Dün-yâlık ele geçirmek için, dînin yıkılmasına yardım etdiler. Bekara sûresinin onaltıncı âyet-i kerîmesinde, (Hidâyeti vererek, dalâleti satın aldılar. Bu alış-verişlerinde birşey kazanamadılar. Doğru yolu bulamadılar) âyet-i kerîmesi, bunları bildirmekdedir. İblisin râhat. sevinçli oturduğunu, kimseyi aldatmakla uğraşmadığını gören bir zât, (Niçin insanları aldatmıyorsun, boş oturuyorsun?) dedikde, (Bu z.emanın kötü din adamları, benim işimi çok güzel yapıyorlar, insanları aldatmak için, bana iş bırakmıyorlar) demişdi. Oradaki talebeden, mev-lânâ Ömer, iyi yaradılışlıdır. Yalnız, kendisine arka olmak, doğruyu söylemesi için kuvvetlendirmek lâzımdır. Hâfız imâm da, aklını fikrini dînin yayılmasına vermişdir. Zâten her müslimânın böyle olması lâzımdır. Hadîs-i şcrîfde, (Kendisine deli denilmiyen kimsenin imânı temam olmaz) buyuruldu. Biliyorsunuz ki, bu fakîr, söyliyerek ve yazarak, iyi kimselerle konuşmanın ehemmiyyetini anlatmağa uğraşıyorum. Kötü kimselerle arkadaşlıkdan kaçınmasını tekrâr tekrâr bildirmekden usanmıyorum. Çünki, işin temeli bu ikisidir. Söylemek bizden, kabûl etmek sizden. Dahâ doğrusu, hepsi Allahü teâlâdandır. Allahü teâlânın hayrlı işlerde kullandığı kimselere müjdeler olsun!

İhsânlarınızın çokluğu, bu yazılara sebeb oldu. Başınızı ağrıtmak ve usandırmak düşüncesini unutdurdu. Vesselâm.

Çalışmakda, yükselmekdedir. Hakkın rızâsı!

Tenbel olanın elbet gelir, bir gün belâsı.

şında bu vilâyet yolunun yansına kadar yükselebilecek kuvvet varsa, tesarruf sâhibi olan bir rehber, kendi tesarrufu ile, bu müridi, bu yolun sonuna kadar ulaşdırabilir, Fekat, onu Vilâyet-i Mûsevîden, Vilâyet-i Muhamrnedîye geçirerek bu yolda ilerletmesi işitilmemişdir.

Süâl: İnsandaki beş latîfenin en latifi olan ahfâ latifesi, hangi mertebede nefs-i emmâre gibi olur? Alçaklıkda, aşağılıkda ona benzer?

Cevâb: Kardeşim! Ahfâ, latifelerin en latifi ise de, bir mahlûk-dur. Sonradan yaratılmışdır. Sâlik, mahlûklar dâiresinden dışarı çıkınca, vücûb mertebelerinde ilerleyince, o mertebelerdeki zillerinde asılarına varınca sıfatların ve şânların sınırlarını aşınca, mümkin ve mahlûk olan herşeyi, aşağı, kıymetsiz görür. Mahlûkların aşağısını da, latifini de aşağılıkda berâber görür. Nefs ileahfâyı birleşmiş sanır.

Süâl: Sizden işitmişdim veyâ sizden işiten birisinden duymuş-dum ki, ibâdet ederken, Allahü teâlânın hâzır olduğunu bilerek ibâdet etmek, Allahü teâlâya kusûr olur. Köle gibi ibâdet etmelidir. Ya’ni, Allahü teâlâyı hâzır bilerek ibâdet etmek, edebe uygun değildir buyurmuşdunuz. Bunun açıklanmasını istiyorsunuz.

Cevâb: Yavrum! Böyle birşey söylediğimi bilemiyorum. Başka bir yerde görmüş olmalısınız.

Rü’yâda Adem aleyhisselâmı gördüğünüzü yazıyorsunuz. Çok iyidir. Rü’yânız doğrudur. Su görmek, ilm demekdir. Eli suya sokmak, ilm edinecek kuvvet elde etmekdir. Âdem aleyhisselâmı görmek de, bu ma’nâyı kuvvetlendirmekdedir. Çünki Âdem «aleyhisselâm», Allahü teâlâdan öğrendi. Bekara sûresi, otuzbirinci [31] âyetinde, (Ademe, ismlerin hepsini öğretdi) buyuruldu. Bu rü’yâdaki ilm, kalb ilmidir. Kalb bilgilerinden de, Ehl-i beyte bağlı olanıdır «aleyhimür-rıdvân». Buluşduğumuz zeman dahâ anlatırım. Vesselâm.

İKİYÜZONÜÇÜNCÜ MEKTÛB

Bu mektûb, nakîb seyyid şeyh Ferîd hazretlerine yazılmışdır. Va’z ve nasihat vermekde, Ehl-i sünnet âlimlerine uymağı övmekde

mak için gelmişdir. Babasına olan ihsânlarınızdan biri, uşriu bir yerin uşrunun ona verilmesini emr buyurmuşdunuz. Emr sizdendir. Hakî-katde ise, herşey Allahdandır. Selâm sizlere olsun ve doğru yolda gidenlere ve Muhammed Mustafânın «aleyhi ve alâ âlihissalevât vetteslîmât» izinde bulunanlara olsun!

İKİYÜZONBEŞİNCİ MEKTÛB

Bu mektûb, mirza Dârâba yazılmışdır. Kötü olan dünyânın ne olduğu bildirilmekdedir:

Yaradılışınızın iyi olduğunu gösteren çok ince düşüncelerinizi açıklıyan kıymetli mektubunuz geldi. Bir işe yaramıyan bu fakirleri okşayan yazılarınıza, Allahü teâlâ, Habîbi hürmetine «aleyhi ve alâ âlihissalevâtü vetteslîmât» iyi karşılıklar ihsân buyursun!

Yavrum! Bu dünyâya düşkün olanlar, mal, para peşinde koşanlar, büyük bir belâya yakalanmışlardır. Büyük bir derde tutulmuşlardır. Çünki, bu dünyâda bulunan, Allahü teâlânın beğenmedikleri şeyler ve her pislikden dahâ kötü olan pislikler, bu kimselere güzel görünmekdedir. Sevimli sanılmakdadır. Necâseti yaldızlamak, zehri şekerle kaplamak gibidir. Allahü teâlâ insanlara akl verdi. Akla bu alçak dünyânın kötülüğünü anlatdı. Allahü teâlânın beğenmediği şeylerin çirkinliğini gösterdi. Bunun için, âlimler buyurdu ki, (Bir kimse, öldükden sonra, malının zemanın en akili olanına verilmesini vasıyyet etse, zâhide vermek lâzımdır. Çünki zâhid, dünyâya düşkün değildir. Onun dünyâya kıymet vermemesi, aklının çok olduğunu gösterir). Allahü telâ çok merhametli olduğu için, yalnız akl şâhidini vermekle kalmadı. İkinci ve naklî şâhid olarak da Peygamberleri «aleyhimüsselâm» verdi. Âlemlere rahmet olarak gönderdiği Peygamberleri ile «aleyhimüssalevâtü vettehıyyât», bu bozuk malın içyüzünü kullarına bildirdi. O yalancı kahpenin cilvelerine aldanmamalarını, ona tutulmamalarını açıkça emr buyurdu. Şaşmaz, doğru olan bu iki şâhid var iken, bir kimse, şeker sanarak zehr yirse ve altına kavuşacağım diyerek necâseti avuçlarsa, elbette çok alçaklık yapmış olur. Çok pis olduğunu göstermiş olur. Peygamberlere «aleyhimüssalevâtü vettehıyyât» inanmamışdır. Müslimân olduğunu söylese de, münâfık olur. Onun müslimân görünmesi, âhıretde fâide vermez. Yalnız dünyâda cânını ve malını korumuş olur. Bugün, kulaklardan gaflet pamuğunu atmalıdır. Yoksa, âhıretde âh etmekden, pişmân olmakdan başka yapılacak şey olmaz. Hâlinizi sıksık bildiriniz!
seo calısması sizin icin sundu.


seo calısması

seo

seo fiyatları

seo uzmanı

seo çalısması

seo hizmeti

seo danışmanlığı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder